Önce özeleştiri. Düzenli yazmak bir meziyet ya da bir görev. Ne olduğunu bilmesem de, her zaman yakalayamadığım bir ritmi var bu işin. Her yazdığına bir kulp takmayı görev bildiğimiz Hıncal'ı, Özkök'ü, Oray Eğin'i başarıyor; ben başaramıyorum. Sebep aramayacağım, mazeret didiklemeyeceğim ama düzenli yazmayı deneyeceğim. Hep. Söz.
15 sene olmuş baharı ilk kez meydanda karşıladığımızdan beri. Hayatımın yarısı miting alanlarında geçti desem yalan olmayacak. Dayağı, ses kısılmasını, copu, biber gazını öğrendiysek de; kalan iz ne geniz yanması, ne sırtta morluk. Onur, gurur, gelenek, kardeşlik kazanıyor günün sonunda.
2007-2008 ve 2009 1 Mayıs'ında yaşanan şiddet, çocuklu bir aile olarak katılmamızı engelledi açıkçası. Taksim ısrarını gönülden desteklesek de, maaile orada olamadık. O zaman ilk teşekkür, üç senedir canla, dirençle Taksim diye bastıran tüm dostlara. Tarihi yazdınız, tarihe yazıldınız. Tarihçiler not etmiyorsa da ben buraya yazıyorum.
1 Mayıs'ta Taksim'de bulunan her rengi anlayabiliyorum sanırım. Hayatta övündüğüm üç-beş meziyetten birisi. Şu dergi neci, bunlar kimden ayrılanlar, e eşicnseller niye bölünmüş, anarşistler girmeyecek mi meydana sorularını ve yanıtlarını az çok takip ediyorum, dinlemeye çalışıyorum. Biz de küçük ailemiz artı ortaboy çevremiz olarak orada bir renktik. Ve ne güzel ki 1 Mayıs alanında, dünyanın herhangi bir yerinde olduğundan daha fazla biz de anlaşılıyorduk.
Nisan'ın Paris Hilton Tarzı'ndan, Güney'in her gördüğünü istemesine, sloganlara yarım yamalak eşlik etmelerinden, Harbiye TRT önündeki yeşillikte çiçek toplamalarına, on dakika çılgınca koşup (Osmanbey'i komple transit geçtik) yarım saat bomboş durmalarına kadar manasız görünen her stili "insan doğası" "çocuktur olacak tabi" diyerek anlayan 1 Mayıs 2010 katılımcılarına da binlerce teşekkür.
Nasıl ki 1 Mayıs'a çıkarken insanlar sandıktan bayrak-pankart çıkarırsa biz de apartmanın altındaki depodan Nisan ve Güney'in bebek arabasını çıkardık, iki senedir binmedikleri. Lojistik kolaylık dedik, koşarız dedik, dinlenirler dedik. İyi demişiz. Bir sonraki post arabayla ilgili bu arada ;)
Üçüncü teşekkürü de isim isim verelim, Remzi-Derya(+Çınar)-Savaş-Murat-Fatmagül-Oya. İyi ki oradalardı, Nisan ve Güney 1 Mayıs'ı hatırlayacaklarsa, oradaki renkler kadar dostlarla da hatırlayacaklar. Çocuklar sıradışı olayları ve sevdikleri insanları dayanak yaparak hafızalarını diri tutuyorlar. Ha bir de sürpriz bir tanıdık, bu blogun takipçilerinden Emek. Nisan ve Güney'i Şişli'de koşarken tanıdı. Müthiş mobilitemizin ortasında onbeş saniye diyalog kurabilmiş olsak da kendisiyle; günün en güzel sürpriziydi bize.
Kabotaj Bayramı'nın haftasına 1 Mayıs yazısı yazıp da, şu şenlikliydi, bu kitleseldi demek komik kaçacak. Ama 1 Mayıs 2010'da Taksim'de ne varsa güzeldi. Nisan ve Güney zaten güzeller :)
Gazeteci değilim yarın öbürgün belgesel yapayım ama, N&G olur ya belki gazeteciliği seçerler. Oradaydım derler tarih tartışıladururken. O yüzden kanıtı buraya kazımakta fayda var.
"Çocukla 1 Mayıs'a gidilir mi?" diyenlere Ayşen'in bir yanıtı vardı, onunla bitireyim.
"Merak etmeyin onları kollayabiliyoruz ve biz çocuklarımıza her anlamda güzel bir gelecek bırakmak için uğraşıyoruz."
1 yorum:
Ahohoahah. Paris Hilton Nisan.
Not: Sizi hiç görmedim ama Nisan bana çok komik bir kız gibi geliyor. Gerçekten de öyle midir acaba? Böyle,, nası desem.. insan sıkılmaz yanında yahuu
Not2: Güney ise "cool".
Yorum Gönder