6 Ekim 2008 Pazartesi

Bir Gün Herkes :)


Çocuklara takım angaje etme mevzusunu çetrefilli buluyorum. Genelde çocuk dayatılan takımı tutmadığı gibi, farklı takımı tutan yetişkinlerin girdiği rekabeti de komik buluyorum. Aslında yazmazdım da, ekşi sözlük'te azuth açmış bulununca konuyu, içimi dökesim geldi.

Babam çok iyi bir Beşiktaşlı. Hatırlamadığım yaşlardan başlayıp 5 yaşına kadar süren bir "kerhen Beşiktaşlılık" ben de yaşadım. Beş yaşındayken Galatasaraylı olmak istedim. Galatasaray'ın adını-rengini-oyuncularını seviyordum. Ateş beni çağırıyordu. Babam muhtemelen bir şey istemiş olmamın mutluluğuyla asla köstek olmadı.
Çocuklarımla kurduğum ilişkinin "takım boyutunda" babamın davranışını baz aldım. En az onun kadar esnek olmalı, özgür bırakmayı başarmalıydım çocuklarımı. (Önceki cümlede tırnak içindeki ifadeyi kaldırmak da mümkün.) Hiç istemediğim takımları tutmaları yahut bu mevzuya komple kayıtsız kalmaları ihtimalini göze almalıydım.

Öte yandan da, bu esnek ve özgür ortam hiç bir şey yapmamayı gerektirmiyordu. Çocukların özgür iradesini kabul ettiğim sürece makul düzeyde propaganda serbestti elbette. Ben de "Eylemde birlik, propaaganda ajitasyon serbest" ilkesi uyarınca sarı-kırmızı giysi de aldım çocuklarıma, Galatasaray maçına da götürdüm. Karşıma çıkan fırsatları da kullandım Galatasaray tarafına çekmek için.


Güney, olanca hesaplanabilir tepkisiyle, babasına benzerliğiyle, daha bir haftalıkken üzerine geçirilen sarı kırmızı renklerin etkisiyle, her futbolcuya Hakan Şükür der haliyle Galatasaray'ı sevdi.
Öte yandan Nisan 2. yaş gününden bir kaç hafta sonra; bir gün kendi kendine "Ben Beşiktaşlıyım" dedi, hiç sözü geçmezken. Ve evdeki en baskın taraftar rolünü oynamaya başladı. Baştan karışmayacağız dedik, karışmıyoruz. Hatta asilik hoşuma da gidiyor :) Çoook geçmişte bir Fenerbahçe sempatizanlığı olan, son on yılda Fenerbahçe sempatisinin antipatiye dönüşmesi hariç takımlara olan mesafeyi eşit tutan Ayşen anneyi şirin kız numaralarıyla baştan çıkardı Nisan. Boynunu büküp "Annecim benim için Beşiktaşlı olur musun sen de?". Tuttu bu numara. Başarıdan sonra Nisan iyice cesaretlendi, Güney'le baba-oğul "Sarı-kırmızı-şampiyon-Cimbom" çekerken bana parmak sallayıp "Bundan sonra Şampiyon Beşiktaş diyeceksin, siyah-beyaz diyeceksin" der oldu. Bu kadarına da yok artık. Özgürlük dediysek :)

7 ay kadar evde Kartallar ve Aslanlar biçiminde cepheleşmiştik ki; Nisan'ın 15 gün önce yine kendi başına bir karar alıp Galatasaray saflarına katıldı.
3 yaşına erişmemiş iki çocuğun son kararı olması zor ihtimal bu seçimin. Öte yandan da, sanki pek gölgede kalmış gibi dursa da Cimbom 2 yıl 8 aylık ömürlerinde iki Galatasaray şampiyonluğu gördü bu çocuklar. 2006 kuşağı sarı-kırmızı demesin de ne desin :)












4 yorum:

Murat Emre Kervancılar dedi ki...

abi güney bu saatten sonra vazcaymaz tahminim de, nisan'ın fenerli olması ihtimali tüylerimi ürpertiyor. yazık günah çok da sevimli kız.

ugur parildak dedi ki...

beşiktasli olunmasi yine katlanilabilir bir şey de ayni evin içinde bir kücük fenerbahcelinin varligina katlanamazdiniz bence..

boyle tokat gibi bir yazi olmus, belgelerle kanitlarla.. artik inaniyorum ikisinin de varliklarina.. yaşasin nisan ve güney

Zeynep dedi ki...

Bizde seçim, "doğdukları sene kim şampiyonsa o takımı tutsunlar" oldu (Fenerbahçe hariç. O zaman 2. Puanlar eşitse ikili averaj). Arda 2000, Tunca 2003'lü, eşim GS ben Beşiktaş'lı olduğum için halloldu derken, aynı evde iki erkek çocuğun ayrı takımları tutmasının nelere yol açabileceğini düşünüp, "istediğinizi seçin" uygulamasına başladık.

Tunca Kayserisporlu sanıyorum bu günlerde. Evvelki hafta Bursa'lıydı.

daksit dedi ki...

:)) çok şirinlerr yahuu :))