27 Haziran 2012 Çarşamba

Yollar


İlk kez bu kadar ayrı kaldık Nisan ve Güney'den. Evde biriken tadilat işleri vardı ve Nisan ile Güney uzun zamandır babaannelerinin yanına gitmek istiyordu, Çeşme'ye. Okulların kapanmasıyla bir Nisan'la Güney Çeşme'ye, onlarca usta (sırasıyla bizim eve)
Günümüz "Boyacı astar attı mı oraya?", "Hocam bu derzler iyi olmamış sanki?", "E tezgahın kalınlığı kurtaracak mı bu kadar payı?"gerçekliğinde sorularla ve matkap, Hilti, çekiç gürültüsü içinde Nisan ve Güney'den kalan korkunç sessizlikle geçti. 
İlk 2-3 gün belki kabul edilebilirdi. Bu kaosun içinde Nisan ve Güney'i zaptedemezdik, daha doğrusu bambaşka iki kaosun çarpışmasını izlemek zorunda kalırdık. Ama düzensizliğe alıştığımız an yoklukları bütün herşeyin üzerini örttü.
Ne güzel bir tatil geçiriyor olmaları, her gün telefonda karşılıklı raporlaşmalar, giderek artan sevgi ve kavuşma heyecanı kesmemeye başladı. Üç hafta (ki her anı arkadaş, kan, ter, gözyaşı, usta ve tozla dolmasına karşın)  nasıl hiçliğe eşit olur, yaşadık. Dümdüz. Sağolsun onlarca arkadaş, iyi niyetle "siz de kafanızı dinlersiniz", "e dışarı çıkarsınız başbaşa" "şarabı açar iki de mum yakarsınız" temennisiyle başka bir açıdan bakmaya yönlendirdiyse de bizi, Nisansızlık ve Güneysizliğin özne olduğu şu günlerin tekdüzeliğini geçirmeye yetmedi. Varsın başbaşa bir tatil yapmayalım, beni ben yapan eşsiz iki kişiden mahrum olduğumda ne başı, ne tatili allaşkına.
Bu üç haftanın akılda kalan anları yine Nisan ve Güney'in telefondaki sesleri oldu.
Bir kaç alıntıyla bitireyim de saat saymaya devam edelim.

(Nisan, sürprizini anlatırken) "Size öyle bir sürpriz hazırladım ki aklınıza gelmez. Mesela aklına hiç ama hiç gelmeyen bir şeyi düşün. İşte tam onu yaptım size, gelince göstereceğim."

(Güney, yemek yeme performansını değerlendirirken) "Valla onu bize sormayacaksın. Ben bilemem yemeğimi düzgün yedim mi yemedim mi?"

(Nisan, gelişimlerini anlatırken) "Uslandık biz"