27 Temmuz 2011 Çarşamba

Periler ve Gerçekler


Yeni neslin ana-babaları olarak hayatımızı çocukları mutlu etmeye adıyoruz. Bazen geri tepiyor. Bizim neslin imkansızlıktan aldıgı haz, ufacık şeyle mutlu olabilme yetisi eksik kalıyor. Mesela sabahtan akşama kadar hayvanat bahçesi, çocuk parkı, piknikle geçen günün sonunda akşam pelte gibi eve geldigimizde kanapede bayılırken Nisan ve Güney "Ne? Bebeklerle oynamayacak mıyız? Japon kale maç yapmayacak mıyız? E hiç birlikte oynamadık ama?" diyebiliyorlar. Biz olmuşuz Japon kale, ben hiç yapmamışım anam babamla Japon kale maç.

Komple de tatminsiz olmadılar çok şükür, akülü araba diye aglamalar, demir scooter diye tutturm alar olmadı. İmkanların farkındalar.

Bu aralar patır patır diş döküyorlar. Zaten ailede sakarlık bol bulunur meziyet oldugundan, süt dişler hep çarpılmıştı. Her diş gittiginde, diş perisi hediye getiriyor. Noel Baba'nın tevatür oldugunun 1,5 yaşından beri farkında olan Nisan ve Güney, gecenin 2'sinde çıkan dişe bile hediye gelince diş perisine kesinlikle inanır oldular. Benzin istasyonlarına müteşekkiriz bu arada.

Güney bir gece aglayarak kalktı, dişim dişim diyerek. Alt ön iki dişten biri zaten çıkmış gitmiş, digeri de aşırı sallantıda. İlkini alıverdik. İkincisi için Erdem "acaba ip mi baglasak mı?" dedi. Güney aglayarak "yok gerek, gerek yok, gerek merek yok, ne gerek ip mip" diye haykırıyordu. İkisini de çekince Nisan'ı uyandırmaya çalıştı. "Nisancım uyanabilir misin? Bak dişlerime?"
Nisan uyanamadı "Ya Güney sabah bakayım n'olur, gözümü açamıyorum, sen de hemen yat, diş perisi iki dişe iki hediye getircek, geç olursa gelemez bak" dedi. Güney'in öyle bir yataga çıkıp yatışı vardı ki...
Sabah yatagında 2 hediye görünce; "Aaaa bu diş perisi gerçekten çok tatlı, beni de seviyo, 2 hediye birden getirmiş.Ne istedigimi nasıl da bilmiş" diye mutlu oldu.

En son Nisan aynı günde 2 ön dişini kaybetti. Gece diş perisi geldi. Sabah "Ay bu diş perisine ba-yı-yı-yo-yum." çıglıgı ile uyandık.


Hayat; onların bu delice mutlu anları adına güzel, en büyük coşkunuzu alın, 1000 ile çarpın; işte o mutluluga seyirci olmanın tadına biraz yaklaşabilir.

Bir de diş perisine degil, Külkedisinin perisine ihtiyaç duyan çocuklar var; dünyanın her yerinde, hatta uzaga gitmeden; kendi cografyamızda, belki de mahallemizde...


Dünya; çocuk gözünden bambaşka, savaşlar içinde, depremler altında, yokluk ortasında, çocukların dilekleri hep mutluluga dair, mantıktan uzak, neşeye yakın.

Capitol Dilek Agacı projesini duydunuz mu bilmiyorum. Kocaman, bembeyaz bir agac var Capitol'de. Dallarında 1500 dilekle açmış. Mardin'li çocukların dilekleriyle. Pamuk Prenses elbisesi istiyor biri, ayagındaki burnu açılmış ayakkabılarına bakarak. "Pempe sehat" yazmış pembe saat umuduyla bir digeri.

Bu ülkeye dair son zamanlarda beni en mutlu eden olay, bu 1500 dilekten sadece 165 tanesinin kaldıgını ögrenmek oldu. Ölmemişiz daha, tükenmemişiz ülkece. Hala anlayabiliyoruz demek çocuk umudundan. Çocuklar en çok bisiklet istemişler ilk dilek olarak. Alınmış hediyeler arasında yanyana bir sürü bisiklet gördüm. Kimse yerinmemiş, üçün beşin hesabına girmemiş, pembe bisiklet isteyene pembesi gelmiş, hatta birisi arayıp bulmuş; pokemonlu'sunu almış tam da dilekteki gibi. Ve onca hediye arasında bir anıt gibi duran çamaşır makinası. Dilegin sahibi küçük yürek; "annem hep çamaşır yıkıyor, çamaşırı makina yıkasın, annemin benimle geçirecek
vakti kalsın" dilemiş.

Biz iş yerindeki tüm kızlar birer dilek perisi olduk. Tarihten gözlerimi dolduran bir isimle geldi; perilik bahşetti, mutluluk verdi bana, Mardin'den, adıyla yaşayası, sevgili Mazlum Dogan.

Son 165 dilek; sonrası eylülde okula gülerek koşan yüzler olacak. Hayatlarında belki de tek kez; istediklerini dileme hakları oldu.
Yaşanan her şeye inat, bir çocuk gülümsemesi ile yine de güzelsin hayat!