21 Kasım 2011 Pazartesi

Vay Seni İber-i-a


(Kasım'da başladığım bir yazıyı şimdi bitirebiliyorum, okuyucuya olan saygımız cümlesini kullanmanın tam zamanı)
Nisan ve Güney'le yurtdışına gitmeye, Nisan'ın tabiriyle, ba-yı-lı-yo-rum. Bir vesile bu sefer de yolumuz İspanya'ya düştü ailece. Birinci durağımız Madrid'den beklentilerimiz şuydu. Yolda tesadüfen Arda Turan ile karşılaşmak, Sol meydanında Sol yumruk havada poz vermek ve Guernica'yı görmek. Arda, milli maç arasından ötürü Türkiye'deydi denk gelemedik, Sol meydanında çektirdiğimiz fotoların olduğu telefon çalındı, Guernica'yı da ailenin ben hariç geri kalanları gördü.
Yine de geziye damgasını vuran İberia oldu.

Önce Madrid'e indik. Nisan'ın İspanya'ya giderken 5 kelime İspanyolca öğrenme hedefi vardı, demek oluyor ki öncesinde hiçbirimiz zerre İspanyolca bilmiyormuşuz. Taksici bilmezliğimizi umursamadı. İspanyolca anlata anlata yola çıktı. Gitmek istediğimiz yer Madrid'de stüdyo bir ev. Öyle bir yer ayarlamışız 5 günlüğüne, otel motel değil. Seyahatin en başında gideceğimiz yerin görevlisiyle taksiciyi konuşturduk ki çözsünler kendi meşreplerince. Yine de Google Maps'ten takip ediyorum ben inceden - doğru yolda mıyız diye. Bir ara uzaklaşır gibi olduğumuzu düşündüm ve taksiciye o hayat değiştiren iki kelimeyi söyledim.

"Adress..OK?"

Dememle birlikte dayı frene asıldı, durup tam sağ yaptı ve bambaşka bir tarafa gitmeye başladı. "Oooo Andres Otel" diyerek konuşmaya başladı. Anlamıyorum ama muhtemelen "Andres Otel'e gittiğinizi niye söylemediniz. Ben sizi Ziverbey'den götürüyorum. Andres Otel dedin mi E-5'ten gidecektik. Bu saatte minibüs caddesinde çok trafik vardır, niye soktunuz beni buraya. Peşin peşin söylesene Andres Otel'i. Ohooo Andres Otel'miş ya.." diye nefes almadan konuşuyor. Ben de başladım

"No Andres Otel. Adress adress. OK mi diye sordum. Telefon telefon. Amigo telefone adress. Ayşen dinlemiyo ki herif. Skicem Andres'ini de sormaz olaydım. Stop stop. Dayı. Sinyor. Stop por favor. Please. Go to the normal otel. Abi gözünü seveyim manyak mısın nerelere soktun bizi gecenin bi vakti. Nasıl dandik it bir herifsin, senin toynağına takkene sıçayım. Bitirdin bizi ya. Hayvan herif."

Nisan'la Güney o kadar gülüyor ki çaresizliğime. Kızamıyorum da. Bu çok seslilikte az biraz kaybolarak vardık kalacağımız yere. Madrid'de ben iş-toplantı peşinde, ailenin geri kalanı ayak gücüyle yürüyüp gezerek vakitlerini geçirdiler. Bu başka bir yazının konusu. Son üç gün de Barcelona'ya geçeceğiz. Tüm güzergah için İberia'dan almışız uçak biletlerini. Madrid'de metroyla havaalanına gittik. Madrid metrosu normalde 1.50€ biniş ama sadece havaalanı durağı için 1€ daha verip ilave bir bilet almak gerekiyor. Almasan almazsın, kontrol yok ama değmez risk taşımaya deyip aldık ilave bileti. Tam iniyorduk çıkış turnikelerinde kontrol var. Oh be diyorum bir yandan, öte yandan bir kelek olmadığından emin olmak için biletin üstündeki küçük yazıları okurken "4 yaşından büyük çocuklar bilete tabidir" anlamındaki ibareyi gördüm. Hemen Nisan ve Güney'e polisler bir şey sorarsa elinizle 4 yapın dedik ve geçtik. Ki onlar da sormadılar.

Havaalanına uçağa tam 1,5 saat kala geldik. İç hatlar uçacağız. Madrid-Barcelona uçuşu için güzel süremiz var. Check in yapmak için masaya gittik ki bir kadın iç hat check-in'ini sadece otomatik kiosklardan yapabileceğimizi söyledi. Gittik, ve tabii ki de kiosk bize 4 ayrı koltuktan bilet verdi. De ki 5A-15B-25C-35D. Oflaya poflaya masaya gittik kadın, no problem dedi. Bilmeliymişiz ki İspanya'da no problem "boka battın çıkışı yok" demekmiş. Aldı cart diye yırttı bizim uçuş kartlarını. Herhalde 20 dakika falan uğraştı yeni uçuş kartlarını basmak için. Bu sırada 2 valizimiz var birisi 23 kg, diğeri 13. Toplam hakkımız 4x20 kg, yarısını kullanmamışız. Ama kadın 23'lük bagaj için ücret istedi. Bir saat onu açıkladı. Biz tamam deyip, hemen valizlerin ağırlığını dengeliyoruz. Sürekli ayrıntıda kaybolan yetkililer ve an be an gecikmekte olan biz. Kadın bunları anlatırken üç biniş kartını basmıştı. Tam dördüncüyü basacaktı ki "Aaa dedi. Şu an uçuş kapandığı için sistem yeni uçuş kartı bastırmıyor." Gitti, boş bir uçuş kartı buldu ve üzerinde binlerce harf-rakam-kısaltma olan o uçuş kartını harf harf tükenmezle yazdı. Artık bariz gecikmiş durumdayız. Kadın "Panik yapmayın yetişirsiniz" dedi. Meşhur tükenmezini eline aldı ve uçuş kartlarından birisinin üstüne "RSU" yazarak şöyle dedi.

"Şu ara kapıdan aşağıya inin ve RSU kapılarını takip edin. "

Barajas Havaalanında şöyle bir vaziyet var. JKL (ya da öyle bir şey) kapıları bir terminalde RSU başka bir terminalde. Bizim bilette 50J yazıyor ama kadın RSU'ya yönlendirdi. Demek ya kapı değişti ya da geç kaldığımız için kadın bir kestirme çözüm buldu bizi uçağa otobüsle yetiştirecekler gibi hülyalara kapıldım. Esas sorun şu ki iki terminal arasında bizim füniküler benzeri bir ulaşım aracı var ve on dakika sürüyor.

Madrid fünikülerine binerken oradaki görevliye "Hacı abi bizim uçuş kartında 50J yazıyor ama abla bizi buraya gönderdi" sorumuza "Si si no problem" diyerek bizi bindirdi. Yeterince uzattığımın farkındayım ama bunun gibi 10 ilave salaklık sonucu İberia bize uçağı kaçırttı. Meğer İberia'nın rutiniymiş bu.

İberia ile üç gün içinde yaptığımız iki yolculukta başımıza gelenler, uçak kaçırma-bir sonraki uçağa biniş kartı olmadan "pardon ya bizim hatamız, binin bi sonrakine" diyerek verilmiş üzerinde tükenmezle 58J yazan bir kağıtla binme(düşüp ölsek o uçakta olduğumuzu bilen yok mesela)-yolcuları başka valizleri başka terminale gönderme-yolcuların valiz almadan dışarı çıkmasını başarma-sebat edip valizlerinin olduğu bantı bulan yolculardan bizim valizi komple kaybetme-iki gün sonra getirme-dönüşte "e siz giderken uçamamışsınız o yüzden dönüşünüzü de iptal ettik" diye biletimizi yakma-özür dileyerek verdikleri barcelona-madrid uçağının aslında bir orlando-barcelona-madrid uçağı oluşu (evet bostancı-yenikapı-bandırma feribotu gibi) - o nedenle İspanya içi bir yolculuk için pasaportla çıkış ve giriş yapma - valizlerin bir tur daha başka bir banta gönderilmesi vb.vb. sürekli bir dayak yeme halindeyiz İberia'dan. Müşteri şikayetleri bölümünün önünde binlerce kişi. Herkes perişan. Canımızı kurtardığımızla kaldık :)

Tabi Barcelona'nın yerlisi bir gençle muhabbet ederken içimi döküp bu olayların bir kısmını anlattığımda iki tespitle döndü bana. "1. İberia İspanyol olduğu için böyle. İspanyollar salaktır, biz Katalanız. 2. Abi siz dünyanın en iyi havayolu THY ile niye uçmuyorsunuz? (Reklamın gücü)"

Üzerimizden bir İberia geçmiş, valizsiz ve yedek giysisiz kaldığımız Barcelona'daki ikinci günümüzde bir de kapkaç vesilesiyle bir iphone çaldırdık. Ve Ayşen'in "Daha da gelmem İber yarımadasına" sözleriyle bitirdik.

Dönüş kazasız geçti. Sadece Nisan ve Güney'in uçakta zembereği boşanmışcasına herkesle iletişime geçip, ortamı Avrupa Kupası maçından dönen Türk takımı uçağı coşkusuna taşımaları var haber değeri olan. "Kaç yaşındasınız?" diye soran birisine de "6 yaşındayız ama metroya bedava binmemiz için annemle babam 4 dedirtiyor"la kapanışı yaptılar.

Nisan döndüğünde hola-toro-gracias -muchos gracias - por favor demeyi biliyordu.

3 yorum:

Bana Sıkça Yaz dedi ki...

Ahaha rezillik :) Aslında 6 yaşındayız ama metroya bedava binmemiz için annemle babam 4 yaşındayız dedirtiyor. Off çok fena!

zeynepsezgi dedi ki...

Ya çok acı çekmişiniz ama çok güldüm hacı, e sen de komik yazmışsın napalım:DD

ÖzRa dedi ki...

abi iberiadan soğudum ama karlı günüm ısındı ya, ağzına sağlık!!! çog fena güldüm... hiç bi ofis insanına yakışmayacak şekil güldüm ya...