25 Ağustos 2008 Pazartesi

Nereden nereye

Bizim neslin Türk filmlerinden öğrendiği bir tıp gerçeği de "hamilelik, başroldeki esas kadın bayılması neticesi öğrenilir" idi. Biraz büyüyüp de burnum kalktığında bunun tam da böyle olmadığını anladığımı düşündüm. İstenmeyen hamilelik durumlarında esas kadının hayatı zindan olur, bütün gün parmak hesapları ile gecikmeler hesaplanırdı, istenilen gebeliklerde ise banyo dolaplarında testler stoklanır, habire çarçur edilirdi. Büyük ihtimalle yediğimiz çernobilli fındıkların, çayların, hoyratça basılan kimyasallar sebebi ile domates büyüklüğündeki çileklerin, kol kadar biberlerin sonucu bizim nesil de zaten ha deyince hamile kalamıyordu. Etrafımda bir sürü yaşıtım ilaçlar, spreyler, çin takvimleri ile ebeveyn olmaya çalışıyordu. O sebeple iş yerinde bayılayazdığımda aklıma ilk gelen hamilelik olmadı açıkçası. Olayın iş yerinde cereyan etmesi de büyük rezillik oldu açıkçası. Hemen iş yeri hekimi çağırıldı, merdivende tansiyon ölçmeler, revire yatırmalar, bütün fabrika erbabı erkanının başıma üşüşmesi, eşimin çağırılması ve daha ben "ah canım, geçmiş olsun, hayırdır işşallaaah" larla evime gönderilirken başlayan sinsi sırıtmalarla hamileliğimi kocaman bir fabrika çalışanları ile paylaşmış oluyordum. Gizlisi saklısı kalmadı. geriye doğru iyi bir sayım yapabilen her iş arkadaşımın ne zaman seviştiğimi hesaplayabilmesi fikri dahi korkunç.
Sonrası katıksız heyecan, hergün bungee jumping, her gün kinder süpriz.
Doktora bir gidiyoruz; "evet hamilesiniz" oooo harika, süper, mutluluk.
İkinciye gidiyoruz; "aaaa bakın iki kese var" -yani?" " yanisi, ikiz geliyor ikiiizz".
İnanamıyoruz. Hiç aklımıza gelmedi. Sonradan binlerce kez duyacağımız soruyu ilk kez doktor soruyor "ailede var mıydı?" Yoktu. Hayret? Biz ikizi hayal etmeyi geçin hayal etmeyi bile aklımıza getirmemiştik ki? Kız mı olsun erkek mi diye düşünüyoruz. Düşünmedim diyen yalan söyler. İki erkek olsa evi başıma yıkarlar. Ve ben bir 3. çocuğu asla düşünmeyeceğime göre, hatta diyelim ki düşündüm, 2 sene sonra Tayyip' in emrine itaatsizlik olsun diye bile inadımdan yapmayacağıma göre, evde 3 erkekle ben ne yapacağım diyorum. Her köşede çıkarılmış çoraplar, tezgaha bırakılmış tabaklar, sürekli futbol, mütemadiyen futbol, biteviye futbol. Toka ödünç alacağım, aynı pabucu giyeceğim, alışverişe birlikte çıkacağım bir kızım olmayacak mı? E ikisi de kız olursa, aman tanrım aynı yaşta iki kız!!! biri diğerinden 1 cm uzun olsa, ya da bel çevresi 1 cm ince olsa, biri matematikten 5 alırda diğeri 3 alırsa, kadınsı hırs sebebi ile cinayet-cinnet sebebi. Ben iki kızın ergenliği ile nasıl başa çıkacağım? Kıskançlığını nasıl alt edeceğim? Evde 3 kadın; eminim kocam hayatını bir köşe minderi olarak geçirmeyi tercih edecek bizi çekmektense, fotosenteze bağlayacak kendini 40 yaşına geldiğinde.Ben en azından ruh sağlığım için öyle yapardım.
Sonra 4 ya da 5. kontrolde "biri kız biri erkek, büyük ihtimalle, kimseye söylemeyin ama, daha kesin değil" diyor doktor. A!! öyle de bir seçenek vardı değil mi ya? Mucize ama bu, bize amorti bile çıkmadı ki hayatımızda. Bu kadar şanslı olamayız. Kesin doktor yanıldı. süpriz bir pipi daha belirir haftaya.Kesin. Öyle olmadı. Bir kız bir erkek dedi doktor. Kesin artık. Herkese duyurabilirsiniz dedi.
Mis...
Sonraki aylar uzun hikaye. Sırası peyderpey gelecek olan az dram, çok heyecan, çok panik, çok mutluluk içeren hikaye. Netice ise, "30. haftaya bari gelsek, riski büyük oranda atlatırız" hesapları yaparken, 39. haftamda, güle oynaya sezaryana giriyorum.

9 ay bekliyorum ve 15 dakika sürüyor kuzuları görmem. Oğlum, nasıl bembeyaz bir ten, kıpkırmızı etli dudaklar, japon gözler. Kızım minik bir sincap, küçümen kalmış o. Erkeğim 3010 gram kızım 2230 gram. Gözleri x gibi olmuş. Çok uyumaktan şişmiş gibi. Ve çok küçük, iğne ucu kadar kuş ağzı gibi dudakları var. Tırnakları şeffaf. Bu kadar küçük olacaklarını tahmin edememiştim. Ve bu kadar güzel kokacaklarını.
Doğumla birlikte öncesi tüm önemini kaybetti. Yepyeni bir dönem başladı. Daha önce hiç kullanmadığımız kelimeler, aynı ortamda bulunmadığımız insanlar, bambaşka kaygılar, akla gelmez mutluluklar girdi hayatımıza. Karman çorman bir hayat, yuvarlanarak, sürünerek, koşarak, coşarak, daha önce 14 adet adet yaşadığımız 2 senelik setlerden en uzun olanını yaşadık. Bakıcılar, mamalar, süt sağma makineleri, istifa, emekleme, beşik, biberonu bırakma, katı gıdaya geçme, diş çıkarma, çıkan dişin kaza sonucu kırılması, ilk kelimeler, taytaylar, koşmalar, cümleler, çişi söyleme,
Kızım biraz önce çiçekli tuvalet kağıdına bakarak
"Ay inanmıyolum, bu ne kadal güsel bir tuvayet kayıdı. ömrümde böyle güsel bişey görmedim" dedi.
Nereden nereye dedim kendime.








Hiç yorum yok: