26 Ağustos 2008 Salı

Oyuncak #1

Yeni tip tüketim toplumu oyuncağın fonksiyonunu ziyadesiyle abartıyor. Zeka gelişiyor, kas sistemi olgunlaşıyor, sosyalleşiliyor, coşuluyor, çıldırılınıyor. Ve hepsi MaxiToys'a 100 kağıt uçlandığın için oluyor he mi?

Sert bir giriş oldu. Öte yandan oyuncak candır. İyi bir oyuncak çocuğu harbiden mutlu ediyor. Şöyle diyelim "çocuğa göre iyi bir oyuncak" mutluluk veriyor. Ki bu iyi dediğimiz; satıcının lanse ettiği iyiyle aynı değil. Bu sınıfa kimi zaman bitmiş bir kağıt havlu rulosu, bir poşet falan giriyor; dünya paraya alınan Barbie'ler "eeh" deyip kenara atılıyor. Şu ikibuçuk senedeki best of'umuzu bir dökelim. Faydası olur oyuncak arayanlara, hediye seçemeyenlere. Mevzu renkli malum. Önce birinci yıl.
Bir aylık bebeğin ilgisini çekebilecek nadir oyuncaklardan. Yattığı yerden aynasına bakabiliyor, ellerini kaldırmaya çabalıyor. İlk aktivitesi olan sola sağa kafa döndürme hareketini başarıyor. Büyüyünce üstüne falan oturup yaramazlık dahi yapabiliyor. Bizimkilerin ilk kendi kendine uyuması da bu köprücüğün altında olmuştu ki; 16 ay sonra egale edebildik bu rekoru.

Ayaklanmaya başladıkları ayların bankosu. Önünde düğmeleri, sesler, ışıklar, korna derken çok fazla aktivite var. Pedallı değil, o yüzden ayaklarla ittirmesi pek kolay. Arkasındaki yükseltili kısıma tutunup ayağa doğrulmak mümkün. Bagajı enfes. Bizimkilerin kuzenlerinde görüp de istedikleri ilk oyuncak. Şimdi gelişmiş versiyonları da çıkmış; uçak-denizaltı şeklinde falan. 2 senedir hala gündemde, hala popüler.

Düğmeli aktiviteli ev + Nuh'un Gemisi
Üzerinde bir sürü düğme ve aktif uygulama olan bir ev. Kapının zili çalınıyor, kapı açılıyor, telefona basınca ötüyor, fırının üstündeki düğme fırını yakıyor, uyuyan çocuğa bastırınca gıdıklanıyor, küvet fokurduyor, klozet kapağını kaldırınca sifon sesi geliyor. Üç dört hayvan var, hepsinin atraksiyonu mevcut ayrı ayrı. Böyle bir oyuncağım olsa hayatımın ilk beş senesinde başka birisi olabilirdim. Önemli olan, çocuğun düğmelere basa basa bir sebep sonuç ilişkisi kurabilmesi sanırım. Bir de baş döndürecek kadar çok sayıda (30 olabilir) farklı uygulama olması.
Bir de Nuh'un Gemisi şeklinde bir kardeşi var. 9 hayvan, bir de Nuh Baba. Her bir hayvanı yerine takınca o hayvanın sesini çıkarıyor. Üstünde bir de küçük piyanosu var. Fener İçin Opera'nın meşhur olduğu günlerde notalarını çıkarmıştım piyanodan laf aramızda. Bunlar ve plastik hayvancıklar serisi sayesinde zooloji bilgimiz çok yüksek oldu her zaman. Tabi ithal olan hayvan setlerinin yerliden farkı, Nisan ve Güney'e domuz diye bir hayvanın varlığını öğretmeleri. Yerliler domuzsuz haliyle :)

Plastik Sandalye


Marketten tanesi 5 YTL'ye almıştım. Daha koltukta yastık destekli oturmayı yeni aşmışlardı ki, plastik sandalye pek cazip geldi. Bir de yürüme öncesi/sıralama turları esnasında tekerlekli bir nesneyi, oyuncağı itmek zor oluyordu. Tekerlek dönüp gidiyordu. Sandalyeyi parke zeminde kaydırarak ilerlemek daha idealdi. O zaman kiracı da değildik, pek düşünmüyorduk parke zemini.

Düşmeye zemin hazırlıyor doğru, ama çocuk o aylarda yerdeyken de düşebiliyor. Nisan'daki akrobasi yeteneğini bu sandalyelerle keşfettik. Severim.


Ahşap Tel Oyunu


Fotoğrafta Güney 14 aylık ama oyuncak 1 yaş limitlerine giriyor. IKEA'da da var aynısı. Çok "doğru" bir oyuncağa benziyor. Zeka geliştiriyor, renk, şekil, tel..Allah allah. Bir de "Biz ahşap oyuncak öneriyoruz" bilmişlerini bile tatmin edişi var ki deme gitsin. İleride yazarım, ahşap oyuncağın da boku çıktı. Göründüğü kadar "nefis" bir şey değil ahşap.

Çocukken hatırlarım, bir arkadaşım vardı mahallede. Benden iki yaş küçük. Okula, ilkokul bire başlayacağının bir gün öncesinde panikle gelip, "Ben renkleri bilmiyorum.." demişti. Bilmiyordu harbiden. Bizimkiler bu ahşap-tel kombinasyonunun da içinde olduğu bir grup ekipman sayesinde en az onbeş renk, bir miktar da ikili renk karışımını biliyorlar. Bizim renkleri bilmeyen elemanın oğlu uzun vadede daha çok para kazanır gibi hissediyorum tabii.



Hiç yorum yok: