5 Ocak 2010 Salı

Bir ilk


İzlemeyen kalmamış sanırım Avatar'ı. En azından geçen hafta sonu ve dün akşamdan sonra kalmadığına inandım. İstanbul konvoy olmuş Avatar'a akıyor, hiç bir sinema hiç bir seansta kolay yer bulunamıyordu.
İki seneyi tamamladığımız bakıcısız hayatımızda; nadir aile ziyaretlerindeki anneanne-babaanne yedeklemesini; Fransa'ya master'a gidene kadarki teyze desteğini saymaz isek (ki iki yıldaki toplamı iki basamaklı bir sayıya varmayabilir) Nisan ve Güney'e hep biz baktık. Yedek güç yok, çocuklar ya okulda ya ikimizden birine emanet. Karı-koca başbaşa dışarı çıkmadık, ya çocukla gidilebilecek yerlere gittik ya da hiç gitmedik. Pişman mıyım, değilim anasını satayım. Bir yere gittiysem gözüm hiç arkada kalmadı, bildim ki anneleriyle güvende ve mutlular. Ben de Ayşen'imin az da olsa dışarı çıkabildiği anlarda gözünün arkada kalmamasını sağladım sanırım. Güzel bir huzur...
Tabii, iş böyle olunca çocuklarla gidilesi yerler konusunda ihtisas yaptık. Kendimizi aştık. İki yılda izlemediğimiz çocuk filmi kalmadı sanırsam. Karşılığında bir tek başbaşa gittiğimiz bir Şener Şen'in Kabadayı'sını hatırlıyorum.
Sinemaya sırayla gideriz. Zaten sinemanın (öncesinde ve sonrasında yapılabilecek sosyalleşmeleri saymazsan) tek kişilik bir aktivite olduğuna hatta, tek başına yapılabilecek en iyi aktivite olduğuna inanırım. Niye sinemaya kafile halinde gidilir anlamam. O salon sosyalleşmek için değil, tam da tek başına bir birey için bence. Git bir başına izle ve çık.
Eskiden oturduğumuz ev Darüşşafaka TİM Sineması'na 3 dakika mesafede idi. Ben 18:45'te sinemaya gider 19:00 ve 21:00 seanslarına birer bilet alırdım. 19:00'da filmi izler, 20:53'te filmden çıkar. 20:56'da eve girer biletini Ayşen'e verirdim. O da 21:00 seansını izler. 23:00 gibi eve gelince, çocuklar da uyumuşken film üzerine konuşur; sinemadan sonra ne yapılabilirse onu yapardık. Ne şiş yanardı, ne kebap.
Haziran'dan beri oturduğumuz yeni evde bu mesafede bir sinema yok. Sinema için alışveriş merkezine gidiyoruz. Birisi çocuklarla gezerken diğeri film izliyor, ya da Cumartesi birimiz "iki film birden" yapıyor, pazar diğerimiz. Lafı gelmişken Soul Kitchen da bomba prodüksiyon, izlenesi ;)
Dün de, aynı dönüşümle Avatar yapalım istedik. Film uzun malumunuz. 18:00'de birimiz girer, diğer üçlü İstinye Park'ta sürter. 21:00'de çocuklar devir teslim olur, filmi izleyen Nisan-Güney'le beraber eve. Diğeri sinemaya. Aklımıza yattı.
Tam bilet alırken (mybilet'in internet bilet satışındaki hizmet bedeli neden kiosk'takinden daha fazla? internetten almayın bileti son dakikaya bırakın. biz hangi seansta satışlar nasıl gidiyor bilemeyelim, insanlar gelsin kiosk'a abansın, kuyruk olsun bilet alamayanlar "mına goyam" deyip mutsuzca eve gitsin isteniyor sanırım...Bu biletçiler gerçekten çok kötü. Al biletix'i vur mybilet'e) Ayşen'in -ve benim tabii- ofisten arkadaşları Seda-Umay ve Özlem "aaa, siz birlikte gitsenize, biz bakarız çocuklara, oyalanırız birlikte" dediler. Hadi canım?! :)
İnanamadık, yarım saatlik bir teorik Nisan Güney 101 dersinden sonra hep bir okul çıkışına gittik çocukların. Ve inanılmaz, 17:45 itibariyle biz gubidik üç boyutlu gözlükleri takmış halde sinemadayız, çocuklar da yeni arkadaşlarıyla dolanıyorlar çocuk parkında.
Avatar da Avatarmış kardeşim. Allah var üç saat boyunca pek de başka bir şey düşünmeye fırsat olmadı. Gözüm zaten arkada kalmamıştı, ki üç boyut dalınca sinema perdesinden hepten ayıramaz oldum.
Çıkışta bir baktık. Mutlu bir Nisan ve Güney, eğlenmiş bir Seda ve Umay. İşin ilginci Nisan ve Güney direk arkadaş olmuşlar kızlarla. Aradan bizi çıkarmışlar.
"Umaycım bigün bize yatmaya gelsene:)))"
"Sedacım kucağına oturabilir miyim?"
Uzun laf oldu, kısası şu. Bir ilki başardık, ya da bizim dostlar başardı. Nisan ve Güney "arkadaşlarıyla" üç saat geçirdi, biz de film izledik. Gecenin sonunda hepimiz maviş Avatar gibin haykırıyorduk sevinçle.
Buradan kuru bir teşekkür Seda-Umay ve Özlem'e. Lakin, kuru teşekkür kesmez. Nisan'la Güney'in yeni kankalarını bir yemeğe götürmeli. Ve onun için de Nisan ve Güney'le 2-3 saatliğine ilgilenecek birileri gerekiyor, anladınız siz. Saadet zinciri başlasın o halde ;)

9 yorum:

Fifi Croissant dedi ki...

Valla ben yanima bi kurmay katarsaniz varim, seve seve.

Sozluk mahlasimi yazmayayim simdi, ama kanli bi katil veya organ tuccari olmadigimi Derya'dan sorabilirsiniz :P

Godfather dedi ki...

Sevgili Magissa,

Öyle deyince merak ediyor insan:) İnsanı çatlatmak gibi özel bir zevkin yoksa sözlükten "rrr"ye bir mesaj atıp söyleyebilirsin kod adını :))

Fifi Croissant dedi ki...

Atameyyom mesaj filan, hesabimi askiya aldim cunku.

Bi kere senin bi arkadasinin bi isi icin konusmustuk hani, sonra kizcagiz bana 15 kilo cikolata gondererek tesekkur etmisti, ben de kurdesen olmustum. Kurdesen oldugumu bilmiyorsunuz tabii, o kismi simdi soyledim.

Derya bilir, kedisi Zozan olan arkadasin de, hatirlar.

Handan dedi ki...

ben de bakarım bu yavrulara! vallaa bak

Selim Karakaya dedi ki...

Ben de "Derya'ya sor, sözlükten tanır" diye başlasam garip oalcak ama öyle:) Yolunuz başkente düşerse söz bakarım ben, öyle ki şehir değiştiresiniz gelir!:)

Bir de cevap hakkı kullanıyorum müsadenizle bir Mybilet çalışanı olarak; Mybilet internette kiosktan fazla hizmet bedeli almıyor, kioskta internetten az alıyor aslında! Bu şu demek, Mybilet aslında tüm sinemalardan aynen internette olduğu gibi 1 TL alır, ama sinemalar bunu müşteriye yansıtmaz ve bilet bedeli içinden verir. AFM ise farklı bir prosedür uyguladı ve bilet dışından alınmasını talep etti, Mybilet de normalde 1 TL alacakken müşteriye en az yansıması için onu 0,25 olarak belirledi. (Tüm bu süreçin ne kadar yoğun hesap-kitapla geçtiğini tahmin edbeilirsiniz.) Emin olun, sadece o kioskların maliyetinin çıkması için bile bilmemkaç yıl geçmesi gerekiyor...
Alıp birini vurma ötekine yani, öyle farklı formatlar ki ikisi...

Godfather dedi ki...

Sevgili Magissa ve Selim Karakaya,

İkinizin de kim olduğunu Derya'ya başvurmadan, kendi ipuçlarınızla çözdüm efendim;)

Zeynep dedi ki...

Biz Anadolu Yakasında bakmaya talibiz. Arda ve Tunca'nın 3 yıldır bakıcıları filan olmadığı için deneyimlerinizi paylaşıyor, Nisan ve Güney'e iki abili, bol oyuncaklı hatta isterseniz gece kalmalı ev ve onları taa Aysen'in hamileliğinden beri "tanıyan" ilgili iki sozlük yazarı sunuyoruz.

Queen I Aysenevic dedi ki...

Ekşisözlük olmasa hiçmişiz diyorum tüm kadroya bakarak:)

gülden özkan dedi ki...

ben ekşi sözlükten değilim. hep bakarım buraya yeni yazı varmı diye. bütün yazılarınızda gözlerim dolar, gidip birilerine anlatma isteği uyanır içimde :) ya siz ne güzel ailesiniz. hayranım hemde çok :) gülden