9 Ocak 2010 Cumartesi

Benzemez kimse sana


İlginç bir ikiz profilimiz var. Alabildiğine ilgisizler. Kaş-göz-tarz-huy hiçbir şey benzeşmiyor Nisan'la Güney'de. Lakin Güney babadan, Nisan anneden hık demiş, her yönüyle. İnsan klonlamayı nasıl başarırız diye uğraşıyorlar; biz tesadüfen bulduk klonlanmayı.
Güney'le çekildiğimiz resim, yaklaşık 2,5 yıllık. İzmir'de yaşarken Özdilek Alışveriş Merkezi'nin birbirine en çok benzeyen baba-oğul yarışması için çekmiştik. Şaşırırken daha çok benzediğimizi farkettik. Kasten ağzı açık poz verdik, ki gün içinde ikimizin de böyle şaşalak anı var bayağı.
Karakter benzeşmesi daha ilginç. Güney'le beraber en sevdiğimiz yemek barbunya. İçinde yüzecek kadar çok seviyoruz. Ayşen'le Nisan'ın anlam vermez bakışları altında yoğurda tapıyoruz. Delice gıdıklanıyoruz. Sabah mutlu, gece uykumuz gelince huysuz oluyoruz. İkimiz de "r" harfini söylemenin yakınından dahi geçemiyoruz. Kahvaltıda birer bardak çay dolduruyoruz, dörder yudum dahi alınmamış biçimde lavaboya dökülüyor öğün sonunda ikisi de. İsimlerimiz büyük ünlü uyumuna uyuyor. Kuraldışı ya da sıra dışı değiliz, düz adamız. Matematik falan severiz işte.
Diğer taraftan kızlar çaya tapıyor. İkisinde de dehşet bir sözel yetenek, inanılmaz hikayeler anlatıyorlar. Doğuştan tiyatrocular. Doğaçlama şarkı sözü uydurur ikisi de. Ama inandırırlar da o sözün o an yazılmadığına. Nisan da Ayşen de gece insanı mesela. Uykuları gelince daha bir tatlanıyorlar. Nisan'ın gülüşünde Ayşen'i görürüm. Çaylarını içerek kıkırdaşırlar karşılıklı. Sinirlendiklerinde yüzlerinin aynı kasları gerilir. Saç renkleri, kaş eğimleri tıpkısıdır.
Ülkemizdeki tüm çocukların kabusu olan "Anneni mi daha çok seviyorsun, babanı mı?" sorusundan kurtulalı çok olmadan, yeni versiyonuna tabi olmaya başladım. "Nisan mı Güney mi?"
Ustalıkla geçiştirebiliyorum, soranı pişman edebiliyorum. Lakin burada biz bizeyken şunu diyeceğim. Güney benim ta kendim. Kendimi görüyorum. 3 yaşımdan beri çoğu anımı net anımsıyorum ve Güney'in her hareketini çok iyi anlıyorum. Beyin hücrelerindeki her molekülün maksadından haberdarım. Güney benim geçmişim, nostaljim. İki kafadarız biz onunla.
Nisan ise benim aşkım. Çocukluğun bittiği yaşlarda tanıdığım Ayşen'in, göremediğim çocukluğunu Nisan sayesinde keşfediyorum. O benim kayıp anahtarım, eksik parçam. Anlayamıyorum, çözemiyorum ama baktıkça büyüleniyorum. Her hareketine tekrar aşık oluyorum. Kendimi ona beğendirmeye çalışıyorum, tavlamak istiyorum.
Birisi kendim, diğeri hayatım.

5 yorum:

asmira dedi ki...

"Çocukluğun bittiği yaşlarda tanıdığım Ayşen'in, göremediğim çocukluğunu Nisan sayesinde keşfediyorum. O benim kayıp anahtarım, eksik parçam. Anlayamıyorum, çözemiyorum ama baktıkça büyüleniyorum. Her hareketine tekrar aşık oluyorum. Kendimi ona beğendirmeye çalışıyorum, tavlamak istiyorum.
Birisi kendim, diğeri hayatım. "
sırf bu cümleler için bile okunur bu blog!magissa sayesinde keşfettim sizi.mutluluğunuz daim olsun!sevgilerimle...

Godfather dedi ki...

O zaman size güzel dilekleriniz için, Magissa'ya da sizi tanıştırdığı için teşekkür etmeliyiz ;)

Selamlar,

k.i.s.d. dedi ki...

Çok güzel yazıyonuz, ahan da ağladım son satırlarda!

zeynepsezgi dedi ki...

yuhannesburg'un (ohannesburg bile değil) başkentinin en orta meydanındaki 1000 yıllık şehir simgesi anıta poster yapılması gereken bir durumlar oluşmuş. yazıya dökebilmek ayrı bir yetenek, tebrikler. dördünüz birden aynı anda keşfedilip ünlü olacaksınız diye çok korkuyorum. bari teker teker...:)

Deniz Özturhan dedi ki...

ühühühüh. kıyamam kardeş. şimdi hak geçicek, bi de Ayşen'in yazısına ağlamak gerekecek. du bakıyım. onu da yapacağım.
bu arada, nisan ve güney okuma öğrendiklerinde sizinle çok gurur duyacaklar. elinize sağlık. her türlü.

lav,
d.